On İki Büyük Olymposluları, Romalılar da kendilerine tanrı olarak kabul etmişler, yalnız adlarını değiştirmekle yetinmişlerdir: Jüpiter (Zeus), Neptunus (Poseidon), Vesta (Hestia), Iuno (Hera), Mars Cares), Vulcanus (Hephaistos), Minerva (Athena), Venuş (Aphrodite), Mercurius (Hermes). Diana (Artemis). Yalnız Plüton ile Apollon’un adları değişmemiştir; ama Romalılar Plüton’a hiçbir zaman Had es dememişler, Şarap tanrısı JDionysos’dan söz açtıklarında Yunanca Bakkhos ya da Latince Liber kelimelerini kullanmışlardır.
Yunan sanatı ve edebiyatı ülkelerine girinceye kadar tanrıları renklenememiş, canlılık kazanamamıştır. Bunun sebebi, inançlarının değil, hayal güçlerinin zayıf olmasıdır. Güzel şiirsel tanrılar yaratmak diye bir kaygıları yoktu Romalıların, faydalı tanrı isterlerdi. Onlara ait öyküler yazmamışlar, onları dişi ve erkek diye bile ayırmamışlardı. Yalnız, günlük hayatlarında sıkı-sıkıya ilgiler kurmuşlardı tanrılarıyla.
En çok saygı gösterdikleri ölümsüzler BARLAR ile PENATLAR’dı. Her Roma ailesinin bir Lar’ı, birkaç tane de M Penat’ı vardı; bu tanrılar, yalnız o ailenin olur, kendilerine tapınaklarda tapınılamazdı. Bütün şehri koruyan Barlar ile Penatlar da bulunurdu ayrıca.
Etkileri daha geniş çevrelerde görülen Roma tanrılarının uzun bir listesi çıkarılabilir. Sınır nöbetçisi TERMINUS, bolluk yaratan PRIAPOS, sığırlara kuvvet veren FALES ve rençberleri, oduncuları koruyan SILVANUS en önemlileridir.
SATURNUS da önceleri o tanrılardan biriydi, ekincileri ve tohumu korurdu; karısı OPS, Hasat tanrıçasıydı. Sonraları Satumus, Zeus’un babası Kronos’la bir tutulmuştur. Böy-lece bir kişilik kazanan tanrıya dair birçok öyküler uydurulmuş, İtalya’yı yönettiği zamanları, Altın Çağ’ı anmak için yılda bir kere Satumalia bayramı yapmak gelenek haline gelmişti. Saturnalia sırasında eski Altın Çağ’ın döndüğüne inanılır, savaş kararı alınmaz, tutsaklarla efendiler aynı maşada yemek yer, ölüm cezaları geciktirilir ve herkese armağanlar dağıtılırdı. Eşitlik kavramının kaynağı Saturnalia’da aranabilir.
İyi başlangıçlar tanrısı IANUSyda kişiliği olan tanrılardandı; içinde biri gençliğini, Diri de ihtiyarlığını gösteren ikiyüzlü bir heykelinin bulunduğu baş-tapmağı Roma’daydi Günün başladığı ve bittiği yönlere (doğuya ve batıya) bakan iki kapısı vardı tapınağın; ülke barış içindeyken kapalı dururlardı. Şehrin ilk yedi yüz yıllık tarihi boyunca yalnız üç kere kapatılmışlardı: Kral Numa’nm zamanında, Hartaca İ. Ö. 241’de yenildikten sonra ve Augustus’un Roma’yı yönettiği yıllarda
Ianus’un ayı olan Ocak, yılın başlangıcı sayılırdı.
FAUNUS, Satumus’un torunuydu. Pan’la bir tutulan bu kır tanrısı geleceği söyler, insanların düşlerine girerdi.
Yunanlıların Satyrlerine karşılık Romalılarda da FAUNLAR vardı.
QUIRINUS, Roma’nın kurucularından Romulus’un tanrılaşmışıydı.
Yeraltındaki iyi Ölülerin ruhlarına MANLAR adı verilirdi. LEMURLAR da kötülerin ruhlarıydı.
Pınarları, kuyuları koruyan, hastalıkları iyileştiren, geleceği söyliyen sevimli, faydalı tanrıçalara CAMANAE denirdi. Romalılar Yunan tanrılarını kabul edince bu tanrıçaların yerini sanattan ve bilimden başka bir şey düşünmeyen Musalar almışlardı. Kral Numa’ya öğütler veren Egeria’nın da bir Camanae olduğu söylenir.
Yunanlıların nasıl Eileithyia’sı varsa, Romalıların da kadınlara doğumlarında yardım eden LUCENA’sı vardı. Lucina kelimesi, Iutto ile Diana’nın adlarıyla bağlı olarak da kullanılırdı. POMONA ile VERTUMNUS, bahçeleri, özellikle meyve bahçelerini koruyan Ölümsüzlerdi. Sonraları, Romalılar onları insan olarak düşünmüş, ikisinin birbirine âşık olduklarına dair öyküler uydurmuşlardır.