Meraklısı olduğum tarihin efsaneleri ve harikalarının bir bütün olarak incelemenin çok vakit alacağını düşünerek daha spesifik parçalara bölerek sizlere sunmayı istedim. Sizlerde benim gibi tılsımlı tarih meraklısıysanız ve de araştırmayı seviyorsanız yazımı beğeneceksiniz. Makalemin ilk bölümünde sizlere Rodos heykelinden bahsedeceğim daha sonra da Zeus Heykelinden bahsederek konuyu bitirmiş olacağım.
Rodos Heykeli
Dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos Heykeli, Güneş tanrısı Helios’un tunçtan yapılma dev heykelidir. Heykel, Lindoslu Khares tarafından Rodos limanının ağzına yapılmıştır.
Orta Çağdan kalan bir inanca göre; heykelin bacakları arasından gemiler geçiyordu. Fakat, bu teknik olarak olanaksızdır. Yaklaşık olarak 32 metre yüksekliğinde olan Rodos Heykeli, M.Ö. 305 – M.Ö. 304 yılları arasında kuşatma altında bulunan Rodos’un kuşatmadan kurtulması anısına yapılmıştır. Heykel, kuşatmadan kalan tunç gereç ve silâhların eritilmesiyle yapılmıştır. Rodos Heykeli, M.Ö. 280’den 225’e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevini gördü, daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.
Görkemli Zeus Heykeli
Dünyanın yedi harikasından biri olan Zeus Heykeli, Yunanistan´da Olympia kentindeki Zeus Tapınağı için yaptırılmıştır. 12 metre yüksekliğindeki görkemli heykel, M.Ö. 430’larda büyük Yunan heykelcisi Pihidias tarafından sekiz yılda yapılmıştır
Dev bir sandalyeye oturmuş olan Zeus heykelinin sağ elinde bir Nike heykeli, sol elinde ise üstüne kartal konmuş bir asa vardı. Heykelin, giysileri altın, bedeni fil dişi ve gözleri değerli taşlardan yapılmıştı. Günümüze hiçbir kopyası ulaşmayan heykelin, M.S. 426 yılında Zeus tapınağının yıkılması sırasında ya da bu olaydan 50 yıl sonra Konstantinopolis’teki (İstanbul) bir yangında yok olduğu düşünülmektedir.
Tarihin her sahnesinde insanoğlunun birilerini yüceltme ve lider yapma güdüsü olmuştur. Belki o zamanın şartlarıyla Tanrısallaştırılan sembollerin bir insana benzetilmesiyle ortaya çıkan eserlerin devasa boyutuyla onlara yüklenmiş olan güç ve kudretin ne denli büyük olduğunu görebilmekteyiz. Bu eserlerin dünyanın ilk yedisinde yer alması asla bir tesadüf değildir. Çünkü inşa edildikleri zamanın teknolojisi ve gelişmelerini günümüzle karşılaştırırsak muazzam bir iş gücü ve mimarinin sergilendiğinin farkında olmalı ve bu pencereden bakarak büyülenmemek elde değil.