İstanbul’un kuruluşu

0
180

Bilimsel tarih

Bilim adamları Süleyman Peygamberin İ.Ö 10.000 yılında yaşadığını tahmin etmektedirler. Yani efsaneye bakacak olursak İstanbul 12.000 yıl önce kurulmuştur. İstanbul’un kuruluşuna dair bir başka örnek ise daha gerçekçidir. Tüm bu olaylar İsa’dan önce geçtiği için efsane ve gerçek iç içe girmiştir. İ.Ö 5. yüzyılda Yunan Kolonicileri Batı Anadolu ve Karadeniz sahillerinde koloniler edinmeye başlamışlardır. Bu Yunan Kolonicileri’nden olan Megaralılar da, İstanbul’a ilk gelenlerdir. Bugün Kurbağalıdere olarak bildiğimiz yerde Khalkedon (Kadıköy) adıyla İ.Ö 675 yılında bir yerleşim yeri kurmuşlardır.

Körler Ülkesi’nin karşı yakası

Bu kuruluştan tam on yedi yıl sonra Byzas adında bir başka Megara Kolonicisi, yeni bir koloni daha kurmak için Delphi kâhinine başvurur ve nereye yerleşmesi gerektiğini bilemediğini, en uygun yerin neresi olacağını sorar. Kâhin “Şehrinizi Körler Ülkesi’nin karşısına kurunuz!” der. Kâhinden hiç beklemediği bir yanıt alan Byzas, aklında soru işaretleri ile gemisine binerek göçmenleriyle beraber denize açılır. Boğaziçi’ne gelen Byzas ve beraberindekiler, Sarayburnu’nda karaya çıkarlar. Gördüklerinden etkilenen insanlar etrafa bakarlarken, Kadıköy yakasında bir yerleşim yeri görürler ve o an Sarayburnu gibi eşsiz bir yer dururken diğer Megaralılar’ın neden Kadıköy’de kent kurduklarına şaşırıp kalırlar. Kâhinin sözleri aklına gelir. Ve, Khalkedonlular’ın Sarayburnu’nu görmeyişlerini ancak kör olmalarına bağlar.

Byzas’ın Byzantion’u

Sarayburnu’nda deniz kıyısında kurulan bu kentin nüfusunun en fazla birkaç yüz kişi olabileceği düşünülür. Byzas’ın kurduğu bu koloni zaman içinde büyüyerek şehre de ismini verir ve bu şehir Byzantion olarak anılmaya başlanır. İstanbul’da Sarayburnu’ndan başka yerleşim yerleri de mevcuttur.

Byzantion’lu Dyonissos’a göre Kidaro Deresi (Alibeyköy) ile Barbisos Deresi’nin (Kâğıthane) ağızlan arasında başka bir yerleşme daha bulunmaktadır. Hatta ünlü Semistra Sunağı da oradadır.

Scutarion, diğer adıyla Üsküdar

İstanbul’da kurulmuş bir başka ünlü yerleşim ise, hakkında çok az şey bilinen Hrisopolis’tir (Altınkent). Hrisopolis, Byzantion’un büyümesinden sonra tersane olarak kullanılır ve burada barınan imparatorluk Muhafızlarının deri kalkanlarına verilen ad olan “Skitos” tan dolayı Scutarion (bugün ki Üsküdar) adı verilir.

Tapmaklar tepesi

Sarayburnu’nda yerleşen Byzas ve kolonisi, Sarayburnu’ndan güneye doğru başlayan tepeyi de aynı Atina’da olduğu gibi içinde tapınakların bulunduğu kutsal alan (Akropol) olarak seçerler.

Bu tepe asırlar sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından seçilir ve Osmanlı Sarayı buraya yapılır.

Roma Cumhuriyeti’ne bağlı bir kent

Yüzyıllar içinde Byzantion giderek büyür. İ.Ö 357-355 tarihleri arasında topraklarına Khalkedon’u da katar. Bu tarihlerde Byzantion’un Selimbria (Silivri) gibi komşu kentlerle iyi ilişkileri bulunmaktadır. Bu durum Makedonlar’ı kızdırır. Büyük İskender’in babası II. Filippos en sonunda kenti kuşatır (İ.Ö 340). Bu kuşatmadan sonra kent, balıkçılık ve bereketli topraklan sayesinde kısa sürede toparlanır.

Kentin ayakta kalmasının en önemli sebebi Kuzey Karadeniz’den Mısır’a uzanan deniz ticareti ile Anadolu- Güneydoğu Avrupa arasında sürdürülen ticarettir. Giderek çevresinde büyüyen krallıklarla baş edemeyen Byzantion, İ.Ö 2. yüzyılda Makedonlara karşı Roma’dan yardım ister. Romalılar, MakedonyalIlarla İ.Ö 146 yılında yaptığı savaşı kazanınca, egemenlik alanlarını Balkanlar,

Ege ve Anadolu’nun bir bölümünü kapsayacak şekilde genişletirler. Böylece Byzantion Roma Cumhuriyeti’ne bağlı bir kent-devlet olur.

Read More about İstanbul’un kuruluş efsaneleri

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz