Eski İnanışlarda Yer Alan Tanrıların Hikâyeleri

0
189

İsis ve Osiris

Eski Mısır tanrıları, M.Ö. yüzyıllar boyunca Mısırlılar kendilerine saygı göstermiş ve tapınmışlardır.

İyilik tanrılarıdır, insanları korurlar. Yer tanrısı Geb ile Gök tanrıçası Nııt’un oğlu olan Osiris, İnsanları himayesi altına almış ve onlara toprağı işlemeyi öğretmişti. Karısı İsis de ona bu işinde yardımcı olurdu. Ama bir gün Osiris’in erkek kardeşi Set, ağabeysini hunhaıca öldürdü ve vücudunu paramparça edip her parçasını bir yana savurdu. Büyük bir umutsuzluğa kapılan Osiris’in karısı İsis, uzun süre kocasını aradı durdu. Nihayet günün birinde Osiris’in vücudunun parçalarını toplayıp biraraya getirdi ve kocasını diriltti. Mısır’lılar, kendilerinin tıpkı Osiris gibi öldükten sonra yaşayacaklarına inanırlardı. Bu yüzden de, yeryüzündeki şekillerini öbür dünyada da muhafaza etmeleri İçin ölülerini mumyalarlardı. Ayrıca bu İkinci hayat sırasında gerekli bütün eşya, yiyecek ve mücevherleri de ölünün mezarına bırakırlardı.

Brahma, Visnu, Siva

Hindistan’ın öz dini Brahma’cılığın tanrılarıdır. M.Ö. 600 yıllarında Hindistan’da yerleşmiş bu dinin birçok tanrısı vardır. Brahma, Vişnu, Şiva üçlüsü, bu tanrıların en önemlileridir.

Brahma dininin veya hinduizmin rahipleri olan brahmanlar, üstün kastın kişileridir. Onlara inananlar, bu rahiplere hayranlık ve saygı duyarlar, zira brahmanlar, kendilerini dine vermek ve tanrılara ait kutsal bilgileri herkese öğretmek İçin, bu dünyanın zevklerinden vazgeçmişlerdir. Brahmacıiık halkın çeşitli inançlarının etkisiyle geliştiği zaman Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu ve Şiva da yok edici tanrı olarak kabul edilmiştir. Öbür tanrılar bunların uyduları gibidir. Bu tanrıların kuvvetleri, dünyayı yönetmek için, birbirlerine karşı veya birleşik olarak hareket ederler. Brahma’cılara göre, İnsanlar, artarda birçok hayat yaşarlar: Bir Hindunun yeniden doğduktan sonra süreceği hayat, şimdi yaşarken yaptığı hareketlere ve düşüncelere göre tespit edilir. Dolayısıyla şimdiki hayatı bundan önceki yaşayış tarzına bağlıdır.

Kuetzalkoatl

Toltek ve Azteklerin tanrısı, Ortadan kayboluşuyla ilgili efsaneler X. Yüzyılda doğmuştur. Bazan maskeli bir ihtiyar, hazan da kuetzal denilen bir kuşun tüylerine bürünmüş bir yılan şeklinde tasvir edilir.

Tula Tolteklerinin kralı olan Kuetzalkoatl’ın (Vılan-kuş) bembeyaz bir teni, altın sarısı sakalları vardı. Tabiata can veren hava ve su tanrısıydı. Büyücü Tezkatiipoka’nın gazabına uğarayıp İstilâcılar tarafından ülkesinden kovulunca, doğuya kaçarak denize açılmıştı, ama giderken günün birinde batıdan tekrar geri dönüp halkını kurtaracağına, ülkesini bilgelikle idare edip zafere ulaştıracağına söz vermişti. Toltekler, sonra da Aztekler bir yandan bu kral Kuetzalkoatl’ın dönüşünü beklerler, öte yandan da onun resimlerine saygı gösterirlerdi. Günün birinde 1519 yılının 29 Nisan günü kıyı tarafından gelen haberciler, imparator Montezuma’ya beyaz tenli ve sakallı bir tanrının bir gemiyle gelip karaya çıktığını müjdelediler: Tanrıya büyük bir karşılama töreni yapıldı. Ama ne yazık ki bu gelen, İspanyol konkistadoru Hermán Cortés’ti.

 

 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz