Eski Yunan’daki Mykenai ve Argos’un efsanevî kralı
M.Ö. 2.000 yılının sonlarında yaşadı. Truva’ya karşı ünlü savaşı yaptı. Serüvenleri İlyada destanına konu oldu. Bir Anadolu şehri olan Truva, Karadeniz’e açılan Boğazları elinde tutuyor ve buradan geçmek zorundaki Yunan ticaret gemilerinden ağır bir geçiş vergisi alıyordu. M.Ö. 1190 yıllarına doğru Agamemnon denize açılmaya ve Truva’ya saldırmaya karar verdi. Truva kuşatması on yıl kadar sürdü. Bu, kuşatılanları olduğu kadar, kuşatanları da bıktırmıştı. Nihayet 1180 yılına doğru, Agamemnon’un adamları şehre bir hile sayesinde girebildiler. Yunanlı askerler, surların önünde terkedilmiş gibi duran, çok büyük bir tahta atın içine saklandılar. Bu atın ne olduğunu merak eden Truva’lılar tahta atı şehre soktular. O zaman, atın içinden çıkan askerler Truva’yı ele geçirip tahrip ettiler. Böylece Truva, yedinci defa yakılıp yıkılmış oluyordu. Homeros, İlyada isimli kitabında, kral Agamemnon’un serüvenlerini anlatır.
Nekao
Nekao II, Psammetik’in oğlu, M.Ö. 609 ile 594 yılları arasında hüküm sürdü. İlk Süveyş kanalını açtırdı ve Afrika kıyılarına keşif seferleri yaptırdı.
Nekao II. giriştiği iki bOyük İşle, çığır açan firavun ûnvanım haklı olarak kazanmıştır. Bunlardan birincisi, Nekao ll’ııln, Fransız mühendisi Ferdinand de Lesseps’ten tam yirmi beş yüzyıl önce donanmasının Akdeniz’e girmesini sağlamak için Nil nehri İle Kızıldenlz arasında bir deniz yolu açmayı denemesidir. Nekao II tahtta İken açılmaya başlanan bu kanal, dört yüzyıl sonra tamamlanmış ve M.S. VII. Yüzyıla kadar küçük gemiler bu kanaldan belli zamanlarda yararlanmışlardır. Nekao ll’nln yaptığı İkinci önemli İş İse olağanüstü bir deniz seferini düzenlemesidir: Onun isteği üzerine Fenikeli denizeller, gemileriyle Afrika’nın çevresinde aylarca süren bir geziye çıkmışlar ve sonunda, Porteklz’ll gemici Bartolomeu Olas’tan tam yirmi yüzyıl önce Omit Burnu’nu (Cabo de Boa Esperança) keşfetmişlerdi.
Nabukodonosor II
Babil kralı, M.Ö. 605-562 yıllan arasında saltanat sürdü. Kudüs’ü yakıp yıktı ve bu şehrin halkını esir alarak ülkesine götürdü. Nabukodonosor, başkenti Bâbil’i, dünyanın güzel ve en iyi korunabilecek şehri haline getirdi. Yaptırdığı anıtlardan özellikle İkisi çok ünlüdür: Asma bahçeleriyle Krallık Sarayı ve Tanrı Marduk adına yakılmış olan Bâbil Kulesi. Çağının en önemli kralı olan Nabukodonosor’un en büyük dileği Kudüs’ü ele geçirmekti. Nabukodonosor’un orduları M.Ö. 597 ve 587 yıllarında, olmak üzere Kudüs’ü iki defa aldılar. Birincisinde şehir halkının büyük bir kısmını Bâbil ülkesine götürdüler. İkinci defa şehre girişlerinde İse, Kudüs’ü yakıp yıktılar. Kudüs kralının gözlerini oydular, oğullarını öldürdüler ve Bâbil kralının, güzelliğini kıskandığı Süleyman tapınağını yerle bir ettiler. Nabukodonosor ölümüne yakın aklını kaybetmişti. Söylentiye göre, hayatının son günlerinde sarayının bahçesindeki çimenlikte sâkin sâkin otluyordu.