Türkiye’de Eski Zaman Kahveleri ve İlginç Hikayeler

0
233

Türkiye’ye kahve XVI. asırda, Kanunî Sultan Süleyman zamanında girdi ve evvela Suriye’de, bilhassa Halep ve Şam şehirlerinde taammüm etti, İstanbul’da da ilk kahvehane 1554 (hicri 962) yılında açıldı. Peçevili İbrahim Efendi büyük şehirde bu kahvehanelerin açılışını şöylece naklediyor:

“Dokuz yüz altmış iki yılı hududunda Halep’te Hakem namında bir herif ve Şam’dan Şems adında bir zarif gelip avamurve ayak takımının kalabalık olarak bulunduğu- Tahtakale’de birer büyük dükkân açıp kahveciğe başladılar. Keyfe müptela bazı yâranı sefa, hususiyle okuryazar makulesinden nice zürafa bu kahvehanelerde toplandı, kimi kitap okur, kimi tavla ve satrançla meşgul olur, kimi de yeni yazılmış gazeller getirip maariften bahsi olunurdu. Eskiden eşi dostu toplayıp sohbet etmek için ziyafetler tertip edilirdi, kahvehaneler açılınca bir iki akçe kahve parasıyla ondan ziyade cemiyet sefası eder oldular.”

Kahvehaneler İstanbul’da süratle çoğaldı ve yayıldı, işsiz güçsüz takımı, bilhassa kadı ve müderris mazulleri vakit geçirmek için kahvehanelere devama başladı; mahallelerde imamlar, müezzinler, hatta büyükçe rütbe ve mansıp sahipleri bile kahvehane müşterisi oldular. Kahvehanelerin halkla dolup boşalması, bilhassa gençlerin, hatta tüysüz çocukların kahvehanelere girip çıkması, bazı mütenasip ulemayı kahvehaneler aleyhinde harekete geçirdi, “Birer müsavi hanedir, kahvehanelere varmaktan meyhaneye varmak evladır” demeye başladılar; camilerde, mescitlerde kahvehanelere girilmemesi için vaazlar, nasihatler verildi. Nihayet III. Murad zamanında, “Her ne ki fahm mertebesine vara, yani kömür ola, sırf haramdır” diye bir fetva verilerek ilk kahve yasağı çıktı; kahvehaneler kapatıldı. Fakat kahvehane yarenliğinin tadı halkın damağında kalmıştı, kahvecilik de çok kârlı bir işti, mahalle aralarında, ara sokaklarda, çıkmaz sokaklarda, bazı dükkânların art kısımlarında gizli koltuk kahveleri açıldı, kahveciler de bu yasağın tatbikine memur subaşı ile asesbaşına ve adamlarına göz yumma payını verdiler, halkın kahveye iptilası o dereceyi buldu ki koltuk kahveleri an kovanı gibi işlemeye başladı; vaiz efendiler de ağız değiştirdiler, “Kahve kömür haddine gelmez ise» içmesi caiz imiş” demeye başladılar.

Payitahtın tanınmış uleması, şeyhleri, kahve müdavimlerini hoş gördüler, kahve yasağı kaldırıldı; bunun üzerine servet sahipleri, vezirler, İrat olarak gayet büyük müzeyyen ve mükellef kahvehaneler yaptırdılar ve kahvecilerden günde bir iki altın kira alır oldular.

Nihayet bir rivayete göre III. Mehmed, bir rivayete göre de I. Ahmed zamanında memlekete tütünün girmesi ve tütün tiryakiliğinin yayılması, kahve sefasına cila verdi ve kahvehanelerin şevkini, revnakını artırdı. Büyük kahvehanelere, semtlerine göre, topçu, tersane, kalyoncu, yeniçeri, cebeci neferleri, hamal, sandalcı, kayıkçı, fırın uşağı, hamam uşağı gibi ayaktakımı bekârlar doldu, kibar müşteriler, efendiden kimseler, derli topluca mahalle kahvehanelerine çekildiler.

Nihayet IV. Murad zamanında, kahvehaneler tütünün ateşine yandı, çok şiddetli ve amansız bir tütün yasağının yanı sıra çok şiddetli bir kahve yasağı çıktı. O ziynetli, nakışlı, havuzlu ve fıskiyeli mükellef kahvehaneler yıkılarak yerlerine bekâr ve nalbant odalan yapıldı. Bir ara Edirne’de bazı kimselerin yasağa rağmen kahvehane açtığını haber alan Sultan Murad bostancı başıyı cellatlarla beraber Edirne’ye gönderdi, yasağa rağmen kahve işleten birkaç kişi idam olundu ve kahvehanelerin çatısı yere indirildi.

Türkiye’de kahvehaneler, tekrar, ancak bu padişahın ölümünden sonra açılabildi ve memleketimizde ikinci bir kahve yasağı da çıkmadı. Yalnız Sultan II Mahmud, kanlı bir şehir muharebesiyle Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdığı sırada, yeniçeri döküntüleriyle taraftarlarının toplantılarına mâni olmak ve dolayısıyla yeni bir fitne tehlikesinin önünü almak için, birkaç sene İstanbul’daki kahvehaneleri kapattı, ortalık iyice yatıştıktan sonra da kahvehaneler birer ikişer açılmaya başladı.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz